BÖLÜM 7

1. "Kral Ptolemi Filopator'dan, Mı­sır'da ve tüm bölgelerinde bulunan generallere ve devletimin bütün görevlilerine selam ve sağlık olsun: 
2. "Biz kendimiz ve çocuklarımız iyiyiz. Büyük Tanrı işlerimizi arzu­muza göre gerçekleştiriyor.
3. Kötü ni­yetli bazı arkadaşlarımız ısrar ederek krallığımızda bulunan Yahudiler'i bir araya getirip birer hainmişçesine acı­masız işkencelerle onları cezalandır­mamızı isteyip bizi ikna ettiler.
4. Ge­rekçeleri de şuydu: Bu insanların bü­tün uluslara karşı kötü niyetli olmaları nedeniyle bunlar yapılmadıkça hükü­metimizin sağlamlaştırılmasının olanaksızlığını anlattılar.
5. Bu kişiler de Yahudiler'i köleler ya da daha doğru­su hainlermiş gibi kötü davranışlarla İskitler'in geleneksel tutumlarından da­ha acımasız bir gaddarlık kuşanarak, soruşturma ve inceleme yapmadan öl­dürmeye kalkıştılar.
6-7. Fakat bu ey­lemlerden dolayı onları çok sert bir şekilde tehdit edip tüm insanlara karşı beslediğimiz acıma duygusu uyarınca yaşamlarını zorla kurtardık. Bir baba­nın kendi çocuklarına karşı davranışı gibi göklerin Tanrısı'nın kesinlikle Ya­hudiler'i koruyacağını farkettiğimiz ve atalarımızla bize karşı besledikleri sar­sılmaz iyi niyetleri ve dostluklarını da değerlendirdiğimiz için biz adil dav­ranarak onları konusu ne olursa olsun her suçlamadan akladık.
8. Hiç bir yer­de onlara zarar vermeden ya da olup bitenler için onları mantıksızca kına­madan hepsinin kendi evlerine dön­melerini buyurduk.
9. Çünkü eğer on­lara karşı herhangi bir kötülük tasar­larsak ya da onları en ufak bir şekilde üzersek bizim karşımızda ölümlü biri­ni değil, her güce sahip olan Egemen, yüce Tanrı'nın kendisini yaptıklarımı­zın öcünü kaçınılmaz bir biçimde alan bir düşman olarak bulacağımızı bilme­niz gerekiyor. Sağlıcakla kalın."
10. Bu mektubu aldıklarında Yahu­diler ayrılmak için acele etmediler. Fa­kat kutsal Tanrı'ya ve O'nun yasasına karşı bilerek günah işleyen Yahudiler'in, hak ettikleri cezayı kendi elle­rinden almalarını kraldan istediler.
11. Mideleri uğruna kutsal buyruklara karşı gelenlerin hiç bir zaman kralın yönetimi için içtenlikle davranmayacak ve yararlı olmayacaklarını ileri sürdüler.
12. Bunun üzerine kral söyle­diklerinin doğruluğunu kabul ederek kraliyet iznine ya da denetimine gerek kalmaksızın krallığının her köşesinde Tanrı'nın yasasını çiğneyenleri dile­dikleri gibi yok etmeleri için onlara ge­nel yetki verdi.
13. Kralı uygun bir şe­kilde alkışladıktan sonra kâhinler ve tüm kalabalık "Haleluya" diye haykırarak sevinç içinde ayrıldılar.
14. Yollarına giderken karşılaştıkları yurttaş­larından kirlenmiş olanları herkesin önünde utanç verici bir ölümle ceza­landırdılar.
15. O gün üç yüzden fazla insanı öldürdüler. Tanrı'ya karşı say­gısız olanları yok ettikleri için bu gü­nü sevinçli bir bayram olarak anmaya karar verdiler.
16. Fakat ölümle burun buruna gelip de Tanrı'ya sımsıkı tutu­narak kurtulmuşluğun tadını çıkaranlar, çeşitli güzel kokulu çiçeklerle süs­lenmiş olarak sevinçle, yüksek sesle, övgü sözleriyle ve her türlü ezgiyle ata­larının Tanrısı'na, İsrail'in sonsuz kur­tarıcısına şükrederek kentten ayrıldılar.
17. Yerin bir özelliğinden dolayı "Gül taşıyıcı" olarak adlandırılan Ptolemais'e vardıklarında, halkın isteği uya­rınca donanmayı yedi gündür kedileri­ni bekler buldular.
18. Orada kurtuluşla­rını kutladılar. Çünkü kral, kendi evleri­ne varana dek yolculukları için gereken her şeyi cömertçe sağlamıştı.
19. Esen­likle karaya çıktıkları zaman orada kal­dıkları sürece bu günleri de aynı şekil­de uygun şükranlarla neşeli bir bayram olarak geçirmeye karar verdiler.
20. Bun­ları kutsal bir sütunun üzerine yazıp bayram alanında bir dua yeri adadıktan sonra sağ salim, özgür ve sevinçten uçarcasına oradan ayrıldılar. Çünkü kralın buyruğu uyarınca hepsi kara, de­niz ve ırmak yoluyla kendi evlerine sağ salim götürülmüşlerdi.
21. Onur ve deh­şetle bakıldıkları için düşmanları ara­sında da daha çok itibar gördüler. Ayrı­ca hiç kimse eşyalarına el koyamıyor­du.
22. Ayrıca tutulan kayıtlara göre hep­si mallarının tümünü yeniden elde etti­ler. Kim elinde malını tuttuysa büyük korkuyla onlara geri verdi. Böylece ulu Tanrı kurtuluşları için şaşılası hari­kalar yaratmıştı.
23. İsrail'in Kurtarıcısı­na sonsuzlara dek övgüler olsun! Amin.

BÖLÜM 6

1-2. O sırada ülkedeki bütün kâhinler arasında ün salmış, yaşı oldukça ilerlemiş ve yaşamı boyunca her tür erdemle güzelleşmiş Elazar adında bir kâhin çevresindeki ihtiyarların kutsal Tanrı'yı çağırmayı bırakmalarını iste­yip kendisi şöyle dua etti:
3. "Büyük güce sahip Kral, Yüce Olan, tüm yara­tılışı merhametle yöneten Her Şeye Gü­cü Yeten Tanrı, İbrahim'in torunları­na bak! Ey Baba, yabancıların toprak­larında yabancı olarak mahvolmakta olan ve senin kutsal payının halkı olan aziz Yakup'un çocuklarına bak!
4. Sen, Mısır'ın eski hükümdarını, yasaya aykı­rı küstahlığı ve övüngen diliyle kendi­ni yücelten firavunu çok sayıda savaş arabaları ve kibirli ordusuyla birlikte denizde boğarak yok ettin. Böylece merhametin ışığını İsrail ulusunun üzerine saçtın.
5. Sen, ya Rab, kendi gücü­nü birçok ulusa göstererek sayısız kuv­vetleriyle övünen, mızrak zoruyla bü­tün dünyayı ele geçirmiş olan ve senin kutsal kentine karşı üzücü sözlerle bö­bürlenerek küstahlaşan zalim Asur Kralı Sanherib'i paramparça ettin.
6. Sen, boş şeylere kulluk etmemek için ken­dilerini gönül rızasıyla ateşe teslim eden Babil'deki üç yoldaşı, hararetle yanan ocağı çiğ ile serinleterek en ufak zarar görmelerine izin vermeden kurtarıp ateşi düşmanlara karşı çevir­din.
7. Kıskanç iftiralardan dolayı as­lanlara yem olmak üzere yer altına atılan Daniel'i hiçbir zarar görmeden gün ışığına çıkardın.
8. Sen, Baba, ko­caman deniz canavarının karnında ka­lan Yunus'u koruyup ailesine sağ sa­lim kavuşturdun.
9. Şimdi küstahlıktan nefret eden, herkesi koruyan, merha­meti engin olan sen, iğrenç ve vahşi ulusların kötü davranışlarıyla karşı kar­şıya kalan İsrail halkına kendini en kısa zamanda açıkla.
10. "Sürgündeyken sana yaraşma­yan bazı şeylere karıştıysak da bizi düşmanın elinden kurtar Rab ve senin seçeceğin felaketle bizi yok et.
11. Ken­dini beğenmişler, 'Tanrıları bile onla­rı kurtarmadı' diyerek sevdiğin halkı­nı yıkıma uğratmakla aptalca bir kibire kapılmasınlar.
12. Ama sonsuz Olan, bütün kudretin ve gücün sahibi, şimdi bizimle ilgilen ve vahşilerin yersiz gu­rurundan dolayı birer hainmişiz gibi yaşamı ellerinden alınan bize merha­met et.
13. Ey ulu Tanrı, bugün Yakupun halkını kurtaracak güçte olanın ön­lenemez gücü karşısında uluslar deh­şete kapılıp tir tir titresinler.
14. Bebeklerle büyüklerden oluşan bu kalabalık sana gözyaşlarını dökerek yalvarmak­tadır.
15. Ey Rab, bütün uluslar bizimle birlikte olduğunu ve bizden yüzünü çevirmediğini anlasınlar. 'Düşmanla­rının diyarında oldukları zaman bile onları ihmal etmedim' demiştin. Evet, ya Rab, sözünü tut."
16. Elazar tam duasını bitirirken kral bütün hayvanları ve kibirli kuvvetle­riyle birlikte hipodroma vardı.
17. Ya­hudiler bunu görünce göğe o kadar büyük feryatlar yükselttiler ki, yakın­daki vadiler ağlayışlarıyla yankılandı ve ordu dehşete kapıldı.
18. Bunun üze­rine görkemli, Her Şeye Gücü Yeten ve doğru Tanrı yüzünü gösterip gök­lerin kapılarını açtı ve Yahudiler dı­şında herkesin görebildiği dehşet ve­rici bir görünüme sahip iki görkemli melek indi.
19. Düşman kuvvetlere kar­şı durarak onları kırılmaz zincirlerle bağlayıp şaşkınlık ve dehşete düşür­dü.
20. Kral bile tir tir titremeye başla­yıp iç karartıcı gururunu unuttu.
21. Hay­vanlar, arkalarından gelen askerlerin üzerine yürüyüp onları ayaklan altın­da çiğneyerek yok etmeye başladılar.
22. Bunun üzerine önceden tasarla­dıklarından dolayı kralın duyduğu öf­kenin yerini merhamet ve gözyaşları aldı.
23. Çünkü bağrışmaları duyup hep­sinin yıkıma uğradığını görünce ağla­yıp arkadaşlarını öfkeyle tehdit ede­rek,
24. "Ülkeye ihanet ediyorsunuz ve gaddarlıkta zalim hükümdarları aşı­yorsunuz" dedi, "Ülkenin iyiliğine ya­rar sağlamayan işleri gizlice gerçek­leştirerek efendiniz beni bile egemen­lik ve yaşamdan yoksun bırakmaya çalışıyorsunuz.
25. Ülkemizin kaleleri­ni bağlılıkla koruyanları evlerinden sürüp hepsini aptalca buraya toplayanlar kimlerdir?
26. Başlangıçtan beri bütün uluslardan farklı olarak bize karşı iyi niyet besleyen ve insanın göze alabi­leceği en büyük tehlikeleri seve seve kabul eden bu insanlara karşı yasa dı­şı bir şekilde akıl almaz ölçüde kötü davrananlar kimlerdir?
27. Bağlarını gevşetin ve çözün. Yaptıklarınızdan do­layı bağışlanma dileyerek esenlikle ev­lerine geri gönderin!
28. Atalarımızın za­manından şimdiye kadar devletimize dikkate değer ve engellenmemiş bir istikrar bağışlayan Her Şeye Gücü Ye­ten ve göklerde yaşayan Tanrı'nın ço­cuklarını özgür kılın."
29. İşte söyledi­ği şeyler bunlardı. Hemen özgür bıra­kılan Yahudiler, ölümden kurtulduk­ları için kurtarıcılarını ve kutsal Tan­rı'yı övdüler.
30. Bundan sonra kral döndüğü za­man hazineden sorumlu olan görevli­yi çağırıp yedi gün sürecek bir şenlik için şarap ve gerekli olan başka her şeyi Yahudiler'e sağlamasını buyur­du. Çünkü yıkımlarını bekledikleri sı­rada kurtulmalarını büyük bir sevinç­le kutlamalarının doğru olduğuna ka­rar vermişti.
31. Utanç verici davranış­larla karşılaşıp ölüme yaklaşmış olan­lar, acı ve ağlanacak bir ölüm yerine kurtuluş ziyafeti için hazırlıklar yaptı­lar. Derin bir sevinçle kendi ölümleri ve gömülüşleri için ayrılan yeri kutla­ma alanı olarak belirlediler.
32. Ağıt yak­mayı bırakıp harikalar yaratan Kur­tarıcıları Tanrı'yı överek atalarının ila­hisini okumaya başladılar. Yas tutma­ya ve ağlamaya son verip esenlikli bir sevincin simgesi olarak korolar oluşturdular.
33. Bu olayları kutlamak üze­re büyük bir ziyafet verdikten sonra kral aynı şekilde yaşadığı beklenme­dik kurtarış için bolca ve devamlı ola­rak Tanrı'ya şükrediyordu.
34. Daha ön­ce Yahudiler'in yok edilip kuşlara yem olacağına inanan ve bunun için onları sevinçle kayda geçiren kişiler kendi­leri utanca düştüklerinde için için in­lediler ve ateş püsküren cesaretleri aşa­ğılanarak söndürüldü.
35. Daha önce söylediğimiz gibi Ya­hudiler sözünü ettiğimiz koroyu oluş­turup zamanı sevinçli şükran ilahileri ve Mezmurlar eşliğinde bol bol yiyip içerek geçirdiler.
36. Bu olaylar için ken­di toplumlarının ve gelecekteki ku­şakların uyması için genel bir töre be­lirledikten sonra daha önce sözü edi­len günleri içki ve oburluk için değil, Tanrı'nın onlara sağladığı kurtuluşu kutlayacakları bir bayram olarak be­nimsediler.
37. Ondan sonra evlerine dönmek için kraldan izin istediler.
38-39. Böylece kayıt işlemleri kırk gün boyunca, yirmi beş Pakon'dan dört Epifi'ye kadar sürmüştü. Yok edilmeleri için ayrılan ve her şeyin Rabbi'nin merhamet gösterip hepsini zarar görmek­ten kurtardığı üç gün de, beş ile yedi Epifi olarak belirlenmişti.
40. Ondan sonra geri dönmek için izin istedikleri on dördüncü güne kadar kralın cö­mertçe verdikleriyle bayram yaptılar.
41. Kral istediklerini hemen kabul edip kentlerdeki generallere verilmek üze­re iyi niyetli ilgisini dile getiren aşa­ğıdaki mektubu yazdı:

BÖLÜM 5

1-2. Bunun üzerine bütünüyle katılaşan kral ezici bir öfke ve ga­zapla doldu. Yahudiler'in kötü kader­leriyle karşılaşmaları için fil bakıcısı Hermon'u çağırıp ertesi gün sayıları beş yüz olan filleri bol miktarda saf şarap ve avuçlar dolusu günnük ile sar­hoş edip bol bol içtikleri içkinin etki­siyle çılgına dönen filleri Yahudiler'in üzerine salmasını buyurdu.
3. Bu buy­rukları verdikten sonra özellikle Ya­hudiler'in düşmanları olan arkadaşları ve ordu komutanlarıyla birlikte yap­tıkları ziyafete döndü.
4. Fil bakıcısı Hermon ise buyrukları bağlılıkla yeri­ne getirmeye koyuldu.
5. Yahudiler'in denetlenmesiyle görevlendirilmiş ve bütün halkın tam olarak yıkıma uğra­yacağına inanmış hizmetçiler akşam zamanı çıkıp bu perişan insanların el­lerini bağlayıp gece boyunca sürecek olan gözetim için hazırlıklar yaptılar.
6-8. Her yönden bağlanarak sıkıştırıl­mış oldukları için diğer ulusların gö­zünde Yahudiler yardım edilemeye­cek duruma düşmüşlerdi. Fakat göz­yaşlarıyla ve susturulması zor haykı­rışlarla Her Şeye Gücü Yeten, her gücün Egemeni Olan, merhametli Tanrı ve Babaları'nı çağırıp onlara karşı gerçekleştirilmeye çalışılan bu kötü tasa­rıyı intikamla engellemesi ve görkem­li bir belirtiyle kendileri için hazırlan­mış bu kötü kaderden kurtarması için dua ettiler.
9. Yalvarışları da gayretle göğe yükseldi.
10. Bu arada çok miktarda şarap içinceye ve günnük ile tıka basa do­luncaya kadar zavallı filleri sarhoş eden Hermon, hazırlıklar konusunda krala bir rapor vermek üzere sabah er­kenden avluya gelip kendini takdim etti.
11. Fakat Rab, başlangıçtan beri gece gündüz dilediği kişiye verdiği iyilik olan uyku payını kralın üzerine gönderdi.
12. Rab'bin bu yaptığından ötürü öyle derin ve keyifli bir uykuya daldı ki, yasadışı amacı suya düştü ve inatçı tasarısı bütünüyle engellendi.
13. Bunun üzerine belirlenen saatten kur­tuldukları için Yahudiler kutsal Tanrıları'nı övüp kolayca barışanın her şe­ye gücü yeten elinin gücünü kibirli olan diğer uluslara göstermesi için yalvar­dılar.
14. Fakat saat neredeyse on buçuk olduğunda davetlerden sorumlu kişi konukların toparlandığını görünce kra­la yaklaşıp onu dürttü.
15. Kralı güç­lükle uyandırdıktan sonra ziyafet saati­nin geçmekte olduğunu anımsatarak durumu ona anlattı.
16. Bunu değerlen­dirdikten sonra kral içki içmeyi sür­dürdü ve ziyafet için gelenlerin karşı­sına oturmalarını buyurdu.
17. Bundan sonra onları eğlenmeye teşvik etti ve ziyafetin kalan zamanını daha da ne­şeyle kutlamaları için ısrar etti.
18. Top­lantı epey ilerledikten sonra kral, Hermon'u çağırıp tehditler ederek ondan Yahudiler'in neden günün sonuna kadar sağ kalmalarına izin verildiğini açıklamasını buyurdu.
19-20. Fakat Her­mon kralın arkadaşlarının da yardı­mıyla kendisine verilen buyrukları gün ağarmadan kusursuzca yerine ge­tirdiğini açıkladığı zaman vahşi kral Falaris'inkinden daha büyük bir acı­masızlıkla Yahudiler'in bugünkü uy­kularından yararlandıklarını söyledi. "Ama yarın hiç bir erteleme olmaksı­zın yasaya karşı gelen Yahudiler'in yok edilmesi için filleri aynı şekilde hazırla" diye ekledi.
21. Kral konuş­masını bitirdikten sonra orada bulu­nan herkes neşeli ve istekli bir şekilde oybirliğiyle onaylayıp kendi evlerine döndüler.
22. Fakat geceyi uyumaktan çok, yok edilmeye mahkum olduğunu sandıkları bu insanlara içlerinden ha­karetler ederek geçirdiler.
23. Sabah erkenden horoz öter öt­mez hayvanları hazırlamış olan Her­mon onları büyük arenada hareket et­tirmeye başladı.
24. Kent halkı büyük bir kalabalık oluşturacak şekilde bu acıklı gösteri için toplanmış gün do­ğuşunu sabırsızlıkla bekliyordu.
25. Fa­kat zamanları bitmek üzere olan Ya­hudiler ellerini göğe uzatıp gözyaşları içinde hüzünlü ağıtlarla en ulu Tan­rı'ya tekrar yardım etmesi için son nefesleriyle yalvardılar.
26. Güneş daha ağarmamıştı. Kral arkadaşlarını kabul ederken Hermon, kralın arzusunu ye­rine getirmeye hazır olduğunu belirte­rek gelip onları dışarıya davet etti.
27. Fakat kral bunu işittiği zaman çok olağandışı olan dışarı çıkma davetinin de etkisiyle anlama gücünden bütü­nüyle yoksun kalarak kendisi için bü­yük gayretle yerine getirilen görevin ne olduğunu sordu.
28. Bu her şeye egemen olan Tanrı'nın işiydi. Çünkü O önceden yapılmış olan tasarıları krala unutturmuştu.
29. Bunun üzerine, "Ey kral, gayretli amacınız uyarınca" diyerek kralın arkadaşlarıyla Hermon hayvanların ve askerlerin hazır oldu­ğunu bildirdi.
30-31. Fakat bu sözler üze­rine karşı koyulmaz bir şekilde öf­kelendi. Çünkü Tanrı'nın isteğiyle bu konuda aklının dengesi bozulmuştu. Tehdit savurucu bir bakışla şöyle de­di: "Eğer anne baban ya da çocukların burada olsaydı bana şikayet etmek için hiçbir neden bırakmayan, ataları­ma olağanüstü ölçüde tam ve sağlam bir bağlılık sergilemiş olan Yahudiler yerine vahşi hayvanlara zengin bir zi­yafet olmaları için onların hazırlan­malarını buyururdum.
32. Birlikte ye­tişmemiş olsak ya da sana yararlılı­ğından kaynaklanan sevgi duymasaydım gerçekte bunların yerine sen ya­şamından olurdun." Bu görev Mısır­daki tüm generalleri aşıyordu.
33. Böy­lece Hermon beklenmedik ve çok teh­likeli bir tehditle karşı karşıya kaldı. Bakışlarında derin bir korku belirdi ve suratı asıldı.
34. Kralın arkadaşları toplanmış olan insanları kendi işlerine salıvererek teker teker oradan sessiz­ce gönderdiler.
35. Bunun üzerine kra­lın söylediklerini işiten Yahudiler kral­ların kralını, kendini gösteren Rab Tanrı'yı övdüler. Çünkü bu da O'ndan al­mış oldukları bir yardımdı.
36. Fakat kral konuklarının eğlence­ye dönmeleri için ısrar edip kutlamayı aynı şekilde devam ettirdi.
37. Hermon'u çağırıp tehdit içeren bir ses tonuyla, "Sen zavallı aşağılık, bu ko­nularda kaç kere sana buyruk verece­ğim" dedi,
38. "Yarın Yahudiler'in yok edilmesi için filleri bir daha hazırla!"
39. Fakat onunla birlikte sofrada oturan görevliler aklının dengesizliğine hay­ret edip şöyle itiraz ettiler:
40. Ey kral, bizi aptal yerine koyup daha ne kadar sınayacaksın? Üçüncü kez yok edil­meleri için buyruk verip bu konudaki kararınızı bozuyorsunuz.
41. Bunun do­ğurduğu beklenti nedeniyle kentin tü­mü kargaşa içinde; bir yığın insanla doldu ve her an yağmalanma tehlike­siyle karşı karşıya."
42-43. Bunun üzerine öfke dolan ve her yönüyle vahşi Falaris'e benzeyen kral, Yahudiler'in korunması için dü­şüncelerinde gelişen değişikliğe aldı­rış etmeksizin Yahudiler'i hayvanla­rın ayakları altında ezilmek üzere he­men ölüme göndereceğine, ondan son­ra da Yahudiye'nin üzerine yürüyüp ateş ve mızrakla hemen yerle bir ede­ceğine ve kendisinin giremediği tapı­nağı bütünüyle yakarak içinde kurban kesenleri sonsuza dek tapınaksız bıra­kacağına sağlam ve geri alınamaz bir ant içti.
44. Bunun üzerine kralın arka­daşları ve görevliler büyük sevinç için­de ayrıldılar. Kendilerinden emin bir şekilde askerlerini nöbet tutmaya en elverişli noktalara yerleştirdiler.
45-46. Kent hipodroma girmeye ça­lışan ve itişip kakışan sayısız insan­lardan oluşan bir kalabalıkla dolmuş­tu. Hayvanların günnük ile karıştırıl­mış kokulu şarapla delilik derecesin­de sarhoş edilmesinden ve korkunç aletlerle donatılmasından sonra, fil ba­kıcısı şafak vaktinde avluya girip söz konusu eylem için kralı harekete geç­meye zorladı.
47. Bu yüzden katılaşmış yüreğinden dolayı kral, küfür dolu ak­lını şiddetli bir öfkeyle doldurduğun­da söz konusu halkın acı ve çaresiz yıkımına kendi gözleriyle tanık olmak üzere hayvanlarla birlikte büyük hışımla çıktı.
48. Yahudiler, kapıdan çıkan fille­rin ve arkalarından gelen askerlerle kalabalığın attığı adımlardan ötürü kalkan toz bulutunu görüp çıkan bü­yük gürültüyü ve sesleri duyunca
49. ya­şamlarının son anına ve en acıklı bek­leyişlerinin sonuna geldiklerini düşü­nerek acı feryatlar ve iniltilerle kendi­lerini birbirlerinin kollarına bıraktılar. Anne babalar ve çocuklar, anneler ve kızlar, memelerinden son sütü emzi­ren anneler akrabalara sarıldılar ve öpüştüler.
50-51. Bununla kalmadı, da­ha önce gökten aldıkları yardımı dü­şünerek hep birlikte yere kapandılar. Bebekleri memelerinden alıp yüksek sesle haykırarak ölüm kapısının eşi­ğinde oldukları için her gücün üstün­deki Egemen'in kendilerine merha­met etmesi ve kendisini göstermesi için yalvardılar.

BÖLÜM 4

1. Bunun üzerine bu buyruğun ulaş­tığı her yerde devlet kasasından Yahudi olmayanlar için bir ziyafet düzenlendi ve büyük bir sevinç vardı. Çünkü uzun zamandır yüreklerinde sakladıkları düşmanlık şimdi ortaya çıkmış ve dile getirilmiş durumdaydı.
2. Fakat Yahudiler sürekli yas tutuyor, ağıt yakıyor ve gözyaşları içinde fer­yat ediyordu. Her yerde yürekleri ya­nıyordu ve onların mahvolması için çıkartılan bu beklenmedik buyruktan dolayı inliyorlardı.
3. Hangi bölge ya da kent, hangi yerleşim yeri ya da han­gi sokaklar onlar için yas ve ağlama sesleriyle yankılanmıyordu ki! 
4. Çünkü birçok kentte generaller tarafından o kadar zalim ve acımasız bir şekilde gönderiliyorlardı ki düşmanlarının ba­zıları bile, gözlerinin önündeki sıra dışı cezalar karşısında acınacak du­rumda olanları görüp yaşamın belir­sizliği üzerinde düşünerek bu perişan insanların sürgün edilmesine gözyaşları döktüler.
5. Çünkü götürülenler ara­sında çok sayıda yaşlı, ak sakallı, iki büklüm olmuş, ağır aksak yürüyen er­kekler vardı. Utanç verici davranışla­rın baskısıyla sürülerek hızlı adımlar­la yürümeye zorlanıyorlardı.
6. Evlilik hayatına başlamak üzere zifaf odasına yeni girmiş genç kadınların sevinci­nin yerini ağlayış aldı. Mür kokulu saç­larına küller serpmiş olarak, peçesiz bir biçimde götürüldüler. Putperestle­rin acımasız zulmü onları yıkıma uğ­rattı ve düğün ezgisi yerine hep bir­likte ağıt yaktılar.
7. Gemiye bindirme yerine kadar bağlı olarak ve herkesin gözü önünde şiddetle sürüklendiler.
8. Çelenk yerine boyunlarında ipler ta­şıyan gençliklerinin doruğundaki ko­calar, düğün şöleninin geri kalan gün­lerini neşeli bir şenlik kutlayarak de­ğil ağıt yakarak geçirdiler. Çünkü ölümle burun burunaydılar.
9. Pranga­lara vurulmuş olarak yabanıl hayvan­lar gibi gemilere bindirildiler; bazıları gemideki oturma yerlerine boyunla­rından bağlandı, başkalarının ayaklarıysa kırılmaz prangalara vuruldu.
10. Ayrıca hainlere yaraşır bir uygula­mayla karşılaşmaları için yolculuk bo­yunca deliksiz bir güverte altında, ko­yu karanlıkta hapsedildiler.
11. Şedia diye adlandırılan yere getirildiklerinde ve yolculuk kralın buy­ruğuna uygun bir biçimde sona erdi­ğinde bu insanlar kentin karşısında yapılmış olan kocaman surlu bir hi­podroma koyuldular. Kenttekilerin ve kente gelen herkesin onlarla alay et­mesi için en uygun yer burasıydı. Böy­lece ne kralın kuvvetleriyle bir bağ­lantı kurabildiler ne de kentin sınırı içinde olduklarını ileri sürebildiler.
12. Bunlar yerine getirildikten sonra kral, Yahudiler'in kentteki yurttaşlarının kendi akrabalarının başlarına gelen ta­lihsizliğin yasını tutmak üzere kentten gizlice çıkıp acı acı ağladıklarını du­yunca
13. öfkelenip yas tutanların da cezalarının en ufak ayrıntısına kadar diğerleriyle aynı sonu paylaşmalarını buyurdu.
14. Daha önce kısaca sözü edilen ağır iş cezası için değil, bütün halk kralın buyurduğu akıl almaz iş­kenceleri görmek üzere birer birer kaydolacak ve bunun sonucunda bir gün içinde bütün ulus yok edilecekti.
15. Bu yüzden, başvuran bu insanların kayıt işlemleri güneşin doğuşundan batışına kadar acı bir acelecilikle ve son derece yoğun bir çalışmayla ya­pıldı ve kırk gün sonra hâlâ tamam­lanmamış olan bu iş sona erdi.
16. Sürekli büyük bir sevinçle co­şan ve putlarının uğruna ziyafetler dü­zenleyen kral, gerçeğe yabancılaşmış aklı ve saygısız ağzıyla en ulu Tan­rı'ya karşı uygunsuz sözler kullanı­yor, ama konuşamayan, iletişim gü­cünden yoksun olan, kimseye yardım edemeyen şeyleri övüyordu.
17. Fakat az önce belirtilen dönemden sonra ka­tipler, Yahudiler'in bitmek bilmeyen sayılarından dolayı sayımını bitireme­yeceklerini krala bildirdiler.
18. Yahu­diler'in çoğu hâlâ kırsal bölgelerde olduğu halde bazıları kendi evlerinde, bazıları sarayda oturuyordu. Bu görev Mısır'daki tüm generalleri aşıyordu.
19-20. Onları kaçış yolu sağlamak için rüşvet almakla suçlayıp kötü tehdit etti. Ancak kullandıkları kalem kağı­dın tükenmiş olduğunu söyleyip bunu kanıtladıkları zaman bu konuda bütü­nüyle ikna oldu.
21. Fakat bu olay, gök­ten Yahudiler'e yardım edenin karşı koyulmaz lütfundan dolayı gerçekleşmişti.

BÖLÜM 3

1. Küstah kral durumun farkına va­rınca o kadar hiddetlendi ki, yal­nız İskenderiye'de yaşayan Yahudiler'e öfkelenmekle kalmayıp özellikle kır­sal bölgelerde bulunanlara karşı şid­detli bir şekilde düşman kesildi. Ya­hudiler'in tümünün bir araya toplanıp en acımasız yöntemlerle öldürülmele­rini buyurdu.
2. Bu hazırlıklar yapılırken Yahudi halkına karşı düzen kurup za­rar vermek isteyenler tarafından şöyle bir düşmanca söylenti yayıldı. Yahudi­ler'in geleneklerinin başkaları tarafın­dan yerine getirilmesine engel olduk­ları yönünde bir rapor buna gerekçe ol­du.
3. Yahudiler'se hanedana karşı şaş­maz bir bağlılık ve iyi niyet sergile­meyi sürdürdüler.
4. Ancak Tanrı'ya tap­tıkları ve O'nun yasasına göre yaşa­dıkları için yiyecek konusundaki ayrı­lıklarını bozmadılar. Bu yüzden bazı ki­şilerin gözünde iğrençtiler,
5. ama yaşam biçimlerini doğru kişilerin iyi eylem­leriyle süsledikleri için herkesten say­gı gördüler.
6. Ne var ki, diğer uluslar­dan olanlar, onların kendi halkları için yararlı hizmetlerini görmezden geldiler.
7. Bunun yerine ibadet ve yiyecek ko­nusundaki değişikliklere ilişkin dedi­kodu yaptılar ve bu insanların ne kral ne de görevlilerine sadık olduklarını, tersine kralın hükümetine karşı ve düşman olduklarını ileri sürdüler. Bu nedenle Yahudiler'i sıra dışı bir dille kınadılar.
8. Bu insanların etrafında beklen­medik bir kargaşa ve aniden oluşan kalabalıkları gören kentteki Grekler hiçbir haksızlığa uğramamış olmaları­na karşın onlara yardım edecek güçte değildiler. Çünkü onlar da zulüm al­tında yaşıyorlardı. Durumlarına üzül­düklerinden onları teselli etmeye ça­lıştılar. Koşulların düzeleceğini düşü­nüyorlardı.
9. Çünkü hiçbir suç işleme­miş böyle büyük bir halkın yok olmak üzere terk edilmesi doğru değildi.
10. Komşuları, arkadaşları ve meslek­taşlarının bazıları onları zaten gizlice kenara çekmiş ve yardım sağlamak için daha fazla çaba göstereceklerini söyleyip onları koruyacaklarına söz vermişlerdi.
11. Bu sırada talihli olmakla övü­nen ve ulu Tanrı'nın gücünü hesaba katmayan kral, amacını düzenli bir şe­kilde gerçekleştirebileceğini düşünerek onlara karşı şu mektubu yazdı:
12. "Kral Ptolemi Filopator'dan Mı­sır'da ve tüm bölgelerindeki general­ler ve askerlerine selam ve sağlık ol­sun:
13. "Bendeniz ve hükümetim esenlik içinde bulunmaktayız.
14. Bildiğiniz gi­bi Asya'da sefer yaptığımız sırada savaş, ilahların istemli olarak bizimle birlikte davranmasından ötürü tasarla­dığımız gibi sonuçlandı.
15. Kili-Suriye ve Fenike'deki halklara mızrak zo­ruyla değil merhamet ve büyük bir yardımseverlikle, onlara karşı gönül­den iyi davranarak egemenlik sürme­miz gerektiğini düşündük.
16. Kent­lerdeki tapınaklara büyük gelirler sağ­ladıktan sonra Yeruşalim'e de varıp akılsızlıklarından vazgeçmeyen o kö­tü insanların tapınağını onurlandırmaya gittik.
17. Sözde huzurumuzu kabul et­tiler, fakat eylemleri içtenlikten yok­sundu. Çünkü iç tapınaklarına girip onu muhteşem göz kamaştırıcı güzellikte bağışlarla onurlandırmayı öner­diğimizde
18. geleneksel kibirlerine ka­pılıp girmemize engel oldular. Fakat herkese yönelik iyi niyetimizden do­layı gücümüzün sergilenmesinden kur­tuldular.
19. Bize karşı olan düşmanlık­larını sürdürmekle bütün ulusların ara­sında krallara ve kendi iyiliklerini dü­şünenlere kafa tutan tek halk oldular. Hiçbir davranışın içtenlikle yapıldığı­na inanmak istemiyorlar.
20. "Fakat biz Mısır'a zaferler ka­zanmış olarak girdiğimizde akılsızlık­larına göz yumduk. Çünkü biz bütün uluslara karşı cömertçe davranırız.
21. Yaptığımız iyilikler arasında şu da vardı: Bizimle yaptıkları işbirliği ve başlangıçtan beri onlara cömertçe ema­net edilen çok sayıdaki işlerden dola­yı buradaki yurttaşlarına genel af ilan ettik ve bir değişiklik yapma yürekli­liğini göstererek onlara İskenderiye yurttaşı olma ve olağan dinsel törenlerimize katılma hakkını tanımaya ka­rar verdik.
22. Fakat doğuştan gelme kötü niyetleri nedeniyle bunu aykırı bir ruhla algılayıp iyi olanı hor gördü­ler. Sürekli kötülüğe eğimli oldukla­rından
23. paha biçilmez değerdeki yurt­taşlığı küçümsemekle kalmayıp aynı zamanda aralarında bize içtenlikle yakın olan kişilere karşı hem sözle hem sessizlikle nefretlerini sergiledi­ler. Her koşulda, düşük yaşam biçim­lerine uygun bir şekilde yakında poli­tikamızı değiştireceğimizden kuşkula­nıyorlar.
24. Bize karşı olduklarına inan­dığımız için ani bir kargaşanın mey­dana gelmesi durumunda bu saygısız insanlar arkamızda vahşi düşmanlar ve hainler olarak durmasınlar diye ön­lemler almış bulunuyoruz.
25. Dola­yısıyla bu mektup gelir gelmez düşmanlara uygun, kesin ve utanç verici idam cezasını çekmek üzere aranızda yaşayanları, karıları ve çocuklarıyla birlikte, demir prangalara vurup aşa­ğılamalara varan sert bir tutumla bize göndermeniz için buyruklar verdik.
26. Çünkü bunların hepsi cezalandırıl­dıktan sonra önümüzdeki süreç için hükümetin elimizde iyi bir durumda ve düzenli olacağına eminiz.
27. Fakat Yahudiler'i koruyanlar, ister yaşlı is­ter çocuk ya da bebek olsun, aileleriy­le birlikte ölene kadar acımasızca iş­kence görecektir.
28. İhbarcı olarak ça­lışmaya istekli olanlar cezalandırılan­ların malvarlığına sahip olacak, ayrıca krallık hazinesinden iki bin drahmi alacak ve özgürlüğe kavuşacaktır.
29. Bir Yahudi'ye koruma sağlayan bir yer or­taya çıkarılırsa orası yaklaşılmaz ilan edilip ateşle yakılacak ve her canlıya sonsuza dek yararsız hale getirilecek­tir."
30. Mektup yukarıdaki şekilde ya­zılmıştır.

BÖLÜM 2

1. Bunun üzerine Başkâhin Simon Kutsal Yer'e doğru dönüp diz çök­tü ve sakin bir şekilde ellerini saygıy­la açıp şöyle dua etti:
2. Rab, göklerin kralı, bütün yaratılışa egemen, kutsal­lar arasında en kutsal Olan, tek ege­men, Her Şeye Gücü Yeten, gururu ve gücü ile yücelen Rab, bu saygısız ve zındık adam yüzünden derin acı çeken bizlere bak.
3. Çünkü her şeyin yaratıcısı ve her şeyin üstünde egemen­lik süren sen adil bir kralsın. Kibirli ve saygısızca davrananları yargılarsın.
4. Geçmişte adaletsizlik yapanları yok ettin. Aralarında kendi güçlerine ve cesaretine güvenen devler vardı, ama sınırsız bir tufan göndererek onları yıkıma uğrattın.
5. Küstahça davranan ve kötülükleriyle ün yapmış olan Sodom halkını ateş ve kükürtle yok ettin; on­ları sonraki kuşaklar için bir örnek yap­tın.
6. Kutsal halkın İsrail'i köle yapan kibirli firavunun üzerine birçok fela­ketler göndererek büyük gücünü gös­terdin.
7. Halkını savaş arabalarıyla ve askerle kovaladığında sen onları deni­zin diplerinde boğdun. Fakat tüm ya­ratılışın üzerinde egemen olan sana gü­venenleri güvenle geçirdin.
8. Ellerinin eserini gördüklerinde Her Şeye Gücü Yeten seni övdüler.
9. Sen, ey Kral, sı­nırsız ve ölçülmez dünyayı yarattık­tan sonra hiçbir şeye gereksinim duy­mamana karşın, bu kenti seçip adın uğruna kutsadın. Görkemli huzurunla yücelttiğin zaman büyük ve onurlu adının yüceliği için onu sağlam bir te­mel yaptın.
10. İsrail halkını sevdiğin için sıkıntıya düştüğümüz veya başa­rısız olduğumuz durumda bu yere ge­lip dua ettiğimiz zaman yalvarışımıza kulak vereceğine söz verdin.
11. Gerçek­ten de doğru ve sadıksın. 
12. Zulmedildikleri ve küçümsendikleri zaman ata­larımıza yardım edip onları büyük kö­tülüklerden korudun.
13. Ey kutsal Kral, bak şimdi günahlarımız çok ve büyük olduğu için acı ile eziliyor, düşmanları­mıza bağımlı oluyor ve çaresizlik için­de yakalanıyoruz.
14. Düşüşümüzde bu küstah ve zındık adam, yeryüzünde se­nin görkemli adına adanmış Kutsal Yer'i kirletmeye cüret ediyor.
15. Çünkü senin konutun insanların yaklaşamayacağı cennetlerin cennetidir.
16. Fakat halkın İsrail'e kendi görkemini lütufla bağış­ladığın için sen bu yeri kutsadın.
17. Bu adamların gerçekleştirdiği kirlilik için bizi cezalandırma. Bizi bu saygısızlık­tan sorumlu tutma. Yoksa suçlular öf­keleriyle övünüp dillerinin gururuyla coşarak
18. 'Tiksindirici putların evleri nasıl ayaklar altına alındıysa biz de kut­sal konutu öyle çiğnedik' diyecekler.
19. Günahlarımızı sil, yanlışlıklarımızı kaldır ve merhametini bu saatte göster.
20. Merhametlerin bize çabucak yetişsin, ruhu ezik ve mahzun olanların ağzına övgü ezgileri koy ve bize esenlik ver."
21. Bunun üzerine her şeyin ilk Ba­bası, kutsallar arasında en kutsal Olan, her şeyi gören Tanrı, yasaya uygun bu yalvarışı işitip kendini kibirce ve saygısızca yüceltmiş olanı cezalandırdı.
22. Bir kamış rüzgarda nasıl sallanırsa Tanrı da onu öylece salladı. Öyle ki yerde çaresizce uzandı. Adil bir cezay­la vurulduğu için kollarıyla bacakla­rının tutmamasının yanı sıra konuşamıyordu.
23. Bunun üzerine uğradığı sert cezayı görünce yaşamını yitirece­ğinden korkarak arkadaşlarıyla koru­maları büyük bir korku ve paniğe ka­pıldılar ve onu oradan sürüklediler.
24. Bir süre sonra düzeldi. Fakat ceza­landırılmış olmasına karşın tövbe et­medi ve sert tehditler savurarak ora­dan uzaklaştı.
25. Mısır'a vardığında sözü edilen ve adil olan her şeye yabancılaşmış içki ar­kadaşlarının yardımıyla kötülük etme niyetlerini eyleme dökmeye devam etti.
26. Sayısız şehvetli eylemleriyle yetin­medi. O kadar ileri gitti ki, cüretkâr bir şekilde çeşitli yörelerde kötü raporlar uydurdu. Arkadaşlarının bir çoğu kralın amacını azimlice yerine getirerek onun isteğine boyun eğdiler.
27. Yahudi toplumunu herkesin gözü önünde utan­ca boğmayı önerdi ve meydandaki ku­leye üzerinde şu yazıt olan bir taş yer­leştirdi:
28. "Kurban kesmeyenlerin hiç­biri kutsal yerlerine giremez. Ayrıca Yahudiler'in hepsi kayıt olup vergi öde­yecek ve köle konumunda olacaktır. Karşı koyanlar zorla tutuklanıp öldü­rülecektir.
29. Kaydolanların bedenlerine ateş ile Diyonisos'un sarmaşık sembo­lü dağlanacak ve önceki sınırlı konum­larına indirilecekler."
30. Herkese düş­man gibi görünmemek için de bunun altına şunları yazdırdı: "Ancak onlar­dan biri gizemli inanışları benimseyen­lere katılmayı seçerse İskenderiyeliler­le eşit yurttaşlık haklarına sahip ola­caktır."
31. Bazı kişiler doğal olarak kent­lerinin dinini sürdürmenin bedelini öde­mek istemediler ve ileride kralın gözü­ne girebileceklerini düşünerek hemen teslim oldular.
32. Fakat halkımızın çoğu cesur bir ruhla sapasağlam durup inanç­larını inkar etmediler; yaşamları karşılı­ğında para ödeyerek kendilerini kayıt işleminden kurtarmaya çalıştılar.
33. Yar­dım alma umutlarını kararlılıkla besle­diler ve ayrılanları Yahudi halkının düş­manları olarak görüp onlardan nefret ederek onları arkadaşlık ve yardımdan yoksun bıraktılar.

BÖLÜM 1

1. Filopator geri dönen kişilerden de­netim altında tuttuğu bölgelerin Antiyokus tarafından ele geçirildiğini öğrenince tüm kuvvetlerine, hem piyadelere hem de süvarilere buyruk ver­di. Yanına kız kardeşi Arsino'yu ala­rak Rafia yakınında Antiyokus'un or­dugah kurduğu yere ilerledi.
2. Ancak Teodotus adında bir adam, tasarladığı düzeni gerçekleştirmekte kararlıydı. Daha önce kendisine verilen Ptolemaik'in silahlarını alıp geceleyin Ptole­mi'nin çadırına girdi. Amacı tek başı­na onu öldürüp savaşa son vermekti.
3. Fakat Drimilus'un oğlu olarak tanı­nan ve aslen Yahudi olan, ama sonra­dan ataların geleneklerine ihanet edip dinini değiştiren Dositeus, kralı uzaklaştırıp çadırında önemsiz bir kişinin bulunmasını sağlamıştı. Böylece kralı hedef alan öç bu kişinin başına geldi.
4. Şiddetli bir çatışma oldu, savaşı An­tiyokus kazanıyor gibiydi. Arsino dö­vünerek saçları dağınık bir biçimde gözyaşları içinde askerlerin önüne gidip savaşı kazanmaları durumunda her birine iki mina altın vereceğini söyle­di. Böylece kendilerini, karılarını ve çocuklarını cesurca savunmaları için onları teşvik etti.
5. Sonunda düşman bozguna uğratıldı ve çok sayıda esir alındı.
6. Kurulan düzeni bozduktan son­ra Ptolemi yakın kentleri ziyaret edip onları teşvik etmeye karar verdi.
7. Zi­yarette bulunarak ve kutsal yerlerine armağanlar bağışlayarak halkının ce­saretini güçlendirdi.
8. Yahudiler, kendisini karşılamak, olup bitenlerden dolayı kutlamak ve ona ar­mağanlar sunmak üzere ihtiyarları ve kurul üyelerinin bazılarını gönderdikleri için Filopator en kısa zamanda on­ları ziyaret etmek için sabırsızlanıyor­du.
9. Yeruşalim'e vardıktan sonra en ulu Tanrı'ya kurban kesip şükran su­nuları sunarak kutsal yere uygun dü­şeni yaptı. Bunun üzerine alana girip güzelliğinden ve mükemmelliğinden etkilenerek
10. tapınağın harika düzenine hayran kaldı ve yüreğinde Kutsal Yer'e girme arzusu doğdu.
11. Kendi halkın­dan kişilere, hatta kâhinlere bile tapı­nağa girmenin yasak olduğunu, hep­sinden üstün olan başkâhinin bile yal­nız yılda bir kere girebildiğini ve bu yüzden kendisinin de girmesinin ya­sak olduğunu söylediklerinde kral hiç ikna olmadı.
12. Kutsal Yasa kendisine okunduktan sonra bile girme hakkına sahip olduğunu ileri sürmekten vaz­geçmeyerek, "O adamlar bu onurdan yoksun kılınmış olsa da ben yoksun kalmamalıyım" dedi.
13. Bunun üzeri­ne diğer tapınaklara girdiğinde neden kimsenin onu engellemediğini sordu.
14. Birisi düşüncesiz bir şekilde bunu bir uğur belirtisi olarak görmenin doğ­ru olmadığını söyledi.
15. Kral şöyle karşılık verdi: "Fakat oralara girebil­diğime göre buraya girmemi isteseler de istemeseler de girmemin bir sakın­cası olmamalı."
16. Bunun üzerine kutsal giysilerini giymiş kâhinler yere kapanıp bulun­dukları durumda ulu Tanrı'nın yardım etmesi ve bu kötü niyetin yol açacağı felaketi önlemesi için yalvardılar. Ta­pınağı feryatlar ve gözyaşlarıyla dol­durdular.
17. Kentte kalanlar gizemli bir olayın gerçekleştiğini düşünerek rahat­sız olup acele ile dışarı çıktılar.
18. İn­zivaya çekilmiş genç kadınlar odala­rından çıkıp annelerine koştular, saç­larına toz serperek sokakları ağıtlar ve iniltilerle doldurdular.
19. Evlenmek üze­re yeni süslenmiş gelinler, evlilik bir­leşmesi için hazırlanmış zifaf odaları­nı terk edip sergilenmesi gereken ağır­başlı tutumu boşlayarak kente büyük bir telaş içinde akın ettiler.
20. Anneler ve dadılar yeni doğmuş bebekleri, ba­zılarını evlerde bazılarını sokaklarda oraya buraya bırakıp arkalarına hiç bakmadan yüce tapınakta toplandılar.
21. Kralın Kutsal Yer'e karşı yapmayı düşündüğü saygısızlıktan dolayı oraya toplanan halkın yalvarışları çoktu.
22. Ayrıca daha cesur olan yurttaşlar ne kralın tasarılarının ne de niyetlendiği amacın gerçekleşmesini içlerine sindiremiyorlardı.
23. Bunlar, Kutsal Yer'de büyük bir kargaşa yaratarak bağırıp yurttaşlarını silah kuşanmaya ve atala­rının yasası için cesaretle ölmeye çağır­dılar. Yaşlı erkekler ve ihtiyarlar tara­fından zorla engellenerek diğerleriyle aynı şekilde durarak yalvarmaya başla­dılar.
24. Bu arada kalabalık dua etmeyi sürdürdü,
25. aynı zamanda krala yakın olan ihtiyarlar onu, çeşitli yollarla ni­yetlendiği tasandan vazgeçirmeye ve kibirli düşüncesini değiştirmeye çalıştı­lar.
26. Fakat o küstahlaşıp hiçbir şeye aldırış etmedi ve sözü edilen düşünceyi gerçekleştirmek için yaklaşmaya başla­dı.
27. Çevresindekiler bunu görünce hal­kımızla birlikte içinde bulundukları sı­kıntıda onları savunacak güçte Olan'ı çağırmaya ve bu yasa dışı ve küstahça davranışa göz yummaması için yalvar­maya başladılar.
28. Kalabalıkların sü­rekli, şiddetli ve güçlü feryadı büyük bir gürültü yarattı.
29. Kutsal Yer kirlenece­ğine herkes gerçekten ölmeyi yeğlediği için yalnız insanlar değil, sanki duvar­lar da tüm yeryüzü de feryat ediyordu.