BÖLÜM 4

1. Bunun üzerine bu buyruğun ulaş­tığı her yerde devlet kasasından Yahudi olmayanlar için bir ziyafet düzenlendi ve büyük bir sevinç vardı. Çünkü uzun zamandır yüreklerinde sakladıkları düşmanlık şimdi ortaya çıkmış ve dile getirilmiş durumdaydı.
2. Fakat Yahudiler sürekli yas tutuyor, ağıt yakıyor ve gözyaşları içinde fer­yat ediyordu. Her yerde yürekleri ya­nıyordu ve onların mahvolması için çıkartılan bu beklenmedik buyruktan dolayı inliyorlardı.
3. Hangi bölge ya da kent, hangi yerleşim yeri ya da han­gi sokaklar onlar için yas ve ağlama sesleriyle yankılanmıyordu ki! 
4. Çünkü birçok kentte generaller tarafından o kadar zalim ve acımasız bir şekilde gönderiliyorlardı ki düşmanlarının ba­zıları bile, gözlerinin önündeki sıra dışı cezalar karşısında acınacak du­rumda olanları görüp yaşamın belir­sizliği üzerinde düşünerek bu perişan insanların sürgün edilmesine gözyaşları döktüler.
5. Çünkü götürülenler ara­sında çok sayıda yaşlı, ak sakallı, iki büklüm olmuş, ağır aksak yürüyen er­kekler vardı. Utanç verici davranışla­rın baskısıyla sürülerek hızlı adımlar­la yürümeye zorlanıyorlardı.
6. Evlilik hayatına başlamak üzere zifaf odasına yeni girmiş genç kadınların sevinci­nin yerini ağlayış aldı. Mür kokulu saç­larına küller serpmiş olarak, peçesiz bir biçimde götürüldüler. Putperestle­rin acımasız zulmü onları yıkıma uğ­rattı ve düğün ezgisi yerine hep bir­likte ağıt yaktılar.
7. Gemiye bindirme yerine kadar bağlı olarak ve herkesin gözü önünde şiddetle sürüklendiler.
8. Çelenk yerine boyunlarında ipler ta­şıyan gençliklerinin doruğundaki ko­calar, düğün şöleninin geri kalan gün­lerini neşeli bir şenlik kutlayarak de­ğil ağıt yakarak geçirdiler. Çünkü ölümle burun burunaydılar.
9. Pranga­lara vurulmuş olarak yabanıl hayvan­lar gibi gemilere bindirildiler; bazıları gemideki oturma yerlerine boyunla­rından bağlandı, başkalarının ayaklarıysa kırılmaz prangalara vuruldu.
10. Ayrıca hainlere yaraşır bir uygula­mayla karşılaşmaları için yolculuk bo­yunca deliksiz bir güverte altında, ko­yu karanlıkta hapsedildiler.
11. Şedia diye adlandırılan yere getirildiklerinde ve yolculuk kralın buy­ruğuna uygun bir biçimde sona erdi­ğinde bu insanlar kentin karşısında yapılmış olan kocaman surlu bir hi­podroma koyuldular. Kenttekilerin ve kente gelen herkesin onlarla alay et­mesi için en uygun yer burasıydı. Böy­lece ne kralın kuvvetleriyle bir bağ­lantı kurabildiler ne de kentin sınırı içinde olduklarını ileri sürebildiler.
12. Bunlar yerine getirildikten sonra kral, Yahudiler'in kentteki yurttaşlarının kendi akrabalarının başlarına gelen ta­lihsizliğin yasını tutmak üzere kentten gizlice çıkıp acı acı ağladıklarını du­yunca
13. öfkelenip yas tutanların da cezalarının en ufak ayrıntısına kadar diğerleriyle aynı sonu paylaşmalarını buyurdu.
14. Daha önce kısaca sözü edilen ağır iş cezası için değil, bütün halk kralın buyurduğu akıl almaz iş­kenceleri görmek üzere birer birer kaydolacak ve bunun sonucunda bir gün içinde bütün ulus yok edilecekti.
15. Bu yüzden, başvuran bu insanların kayıt işlemleri güneşin doğuşundan batışına kadar acı bir acelecilikle ve son derece yoğun bir çalışmayla ya­pıldı ve kırk gün sonra hâlâ tamam­lanmamış olan bu iş sona erdi.
16. Sürekli büyük bir sevinçle co­şan ve putlarının uğruna ziyafetler dü­zenleyen kral, gerçeğe yabancılaşmış aklı ve saygısız ağzıyla en ulu Tan­rı'ya karşı uygunsuz sözler kullanı­yor, ama konuşamayan, iletişim gü­cünden yoksun olan, kimseye yardım edemeyen şeyleri övüyordu.
17. Fakat az önce belirtilen dönemden sonra ka­tipler, Yahudiler'in bitmek bilmeyen sayılarından dolayı sayımını bitireme­yeceklerini krala bildirdiler.
18. Yahu­diler'in çoğu hâlâ kırsal bölgelerde olduğu halde bazıları kendi evlerinde, bazıları sarayda oturuyordu. Bu görev Mısır'daki tüm generalleri aşıyordu.
19-20. Onları kaçış yolu sağlamak için rüşvet almakla suçlayıp kötü tehdit etti. Ancak kullandıkları kalem kağı­dın tükenmiş olduğunu söyleyip bunu kanıtladıkları zaman bu konuda bütü­nüyle ikna oldu.
21. Fakat bu olay, gök­ten Yahudiler'e yardım edenin karşı koyulmaz lütfundan dolayı gerçekleşmişti.