2. Fakat Yahudiler sürekli yas tutuyor, ağıt yakıyor ve gözyaşları
içinde feryat ediyordu. Her yerde yürekleri yanıyordu ve onların mahvolması
için çıkartılan bu beklenmedik buyruktan dolayı inliyorlardı.
3. Hangi bölge ya da kent, hangi yerleşim yeri ya da hangi
sokaklar onlar için yas ve ağlama sesleriyle yankılanmıyordu ki!
4. Çünkü birçok kentte generaller tarafından o kadar zalim ve
acımasız bir şekilde gönderiliyorlardı ki düşmanlarının bazıları bile,
gözlerinin önündeki sıra dışı cezalar karşısında acınacak durumda olanları
görüp yaşamın belirsizliği üzerinde düşünerek bu perişan insanların sürgün
edilmesine gözyaşları döktüler.
5. Çünkü götürülenler arasında çok sayıda yaşlı, ak sakallı, iki
büklüm olmuş, ağır aksak yürüyen erkekler vardı. Utanç verici davranışların
baskısıyla sürülerek hızlı adımlarla yürümeye zorlanıyorlardı.
6. Evlilik hayatına başlamak üzere zifaf odasına yeni girmiş genç
kadınların sevincinin yerini ağlayış aldı. Mür kokulu saçlarına küller
serpmiş olarak, peçesiz bir biçimde götürüldüler. Putperestlerin acımasız
zulmü onları yıkıma uğrattı ve düğün ezgisi yerine hep birlikte ağıt
yaktılar.
7. Gemiye bindirme yerine kadar bağlı olarak ve herkesin gözü
önünde şiddetle sürüklendiler.
8. Çelenk yerine boyunlarında ipler taşıyan gençliklerinin doruğundaki
kocalar, düğün şöleninin geri kalan günlerini neşeli bir şenlik kutlayarak değil
ağıt yakarak geçirdiler. Çünkü ölümle burun burunaydılar.
9. Prangalara vurulmuş olarak yabanıl hayvanlar gibi gemilere
bindirildiler; bazıları gemideki oturma yerlerine boyunlarından bağlandı,
başkalarının ayaklarıysa kırılmaz prangalara vuruldu.
10. Ayrıca hainlere yaraşır bir uygulamayla karşılaşmaları için
yolculuk boyunca deliksiz bir güverte altında, koyu karanlıkta hapsedildiler.
11. Şedia diye adlandırılan yere getirildiklerinde ve yolculuk
kralın buyruğuna uygun bir biçimde sona erdiğinde bu insanlar kentin
karşısında yapılmış olan kocaman surlu bir hipodroma koyuldular. Kenttekilerin
ve kente gelen herkesin onlarla alay etmesi için en uygun yer burasıydı. Böylece
ne kralın kuvvetleriyle bir bağlantı kurabildiler ne de kentin sınırı içinde
olduklarını ileri sürebildiler.
12. Bunlar yerine getirildikten sonra kral, Yahudiler'in kentteki
yurttaşlarının kendi akrabalarının başlarına gelen talihsizliğin yasını tutmak
üzere kentten gizlice çıkıp acı acı ağladıklarını duyunca
13. öfkelenip yas tutanların da cezalarının en ufak ayrıntısına
kadar diğerleriyle aynı sonu paylaşmalarını buyurdu.
14. Daha önce kısaca sözü edilen ağır iş cezası için değil, bütün
halk kralın buyurduğu akıl almaz işkenceleri görmek üzere birer birer
kaydolacak ve bunun sonucunda bir gün içinde bütün ulus yok edilecekti.
15. Bu yüzden, başvuran bu insanların kayıt işlemleri güneşin
doğuşundan batışına kadar acı bir acelecilikle ve son derece yoğun bir
çalışmayla yapıldı ve kırk gün sonra hâlâ tamamlanmamış olan bu iş sona erdi.
16. Sürekli büyük bir sevinçle coşan ve putlarının uğruna
ziyafetler düzenleyen kral, gerçeğe yabancılaşmış aklı ve saygısız ağzıyla en
ulu Tanrı'ya karşı uygunsuz sözler kullanıyor, ama konuşamayan, iletişim gücünden
yoksun olan, kimseye yardım edemeyen şeyleri övüyordu.
17. Fakat az önce belirtilen dönemden sonra katipler, Yahudiler'in
bitmek bilmeyen sayılarından dolayı sayımını bitiremeyeceklerini krala
bildirdiler.
18. Yahudiler'in çoğu hâlâ kırsal bölgelerde olduğu halde bazıları
kendi evlerinde, bazıları sarayda oturuyordu. Bu görev Mısır'daki tüm
generalleri aşıyordu.
19-20. Onları kaçış yolu sağlamak için rüşvet almakla suçlayıp kötü
tehdit etti. Ancak kullandıkları kalem kağıdın tükenmiş olduğunu söyleyip bunu
kanıtladıkları zaman bu konuda bütünüyle ikna oldu.
21. Fakat bu olay, gökten Yahudiler'e yardım edenin karşı koyulmaz
lütfundan dolayı gerçekleşmişti.